Bir yıl önce... Sancılı geçen Ağustos'un ardından gitmeyi bir kaçış, bir kurtuluş umudu olarak görüyordum. Giderken burada bırakmayı umduklarım son bir hamleyle tutunana kadar eteklerime... Tüm karmaşamı bu sayede beraberimde götüreceğimi nereden bilebilirdim?
Şimdi...
Sancıların sebebini kaldırıp attım, artık kalbimi soğutmak için bir başka ülkenin karlı kışına ihtiyacım yok.
Zamanın hem bu kadar hızlı, hem bu kadar ağır akışı...
"Ağustos çıkmazı"...
Gidişler korkutur kalanı.
1 Eylül 2010 Çarşamba
19 Ağustos 2010 Perşembe
kime gülümsediğimin eskiyen hikayesi
Kime gülümsediğin önemli fotoğraflarda. Ben hikayesi olan fotoğrafları seviyorum. Baktığında sana en çok hikaye anlatanı...
Öylesine tebessüm edilmemiş olanlar, doğal olanlar, aniden çekilmiş olanlar, hani seslenmişlerdir bakmışsındır, flaş patlamıştır. Ya da poz vermeye çalışıyorsundur, çekilenleri beğenmeden tekrar tekrar... Beklenmeyen bir cümleyle güldürürler seni, flaş patlar yeniden...En çok anısı olanlar hayatınıza iz bırakmış bir gün içinde çekilenler olabilir. Kimileri de alıp zamanın derinliklerine sürükler kendiliğinden.
Aslında bahsettiğim bir zaman tüneline sürükleyenler değil, tek bir cümleyi anımsatanlar mesela, bir günü, tek bir kişiyi... Ya da kendime baktığımda bana anlattıkları...
Kime gülümsediğin kadar "niye gülümsediğin" de önemli.
Fotoğraflara baktım bugün. Geçmişimi gözden geçirdim bunun diğer bir anlamı.
Yazmanın zamanın kör kuyusundan bir şeyleri kurtarmak, geçmişini biriktirmek olduğuna inanırım hep. Unutulmaya mahkum etmekten kurtarırsın geçmişini çünkü. Fotoğraflar için de aynı şeyi düşünüyorum şu anda. Zihnin sana ayak uydurmaya devam ettikçe, fotoğrafların zamanın hoyratlığından kurtardıkları hiçbir şeyle ölçülemez ki. Hala hatırlayabiliyorsan eğer.
***
Bir fotoğraf.
Anlattığı hikayeyle büyülenmiyorum. Anlattığı hikaye canımı acıtıyor. Ona bakarak mutsuz sonlu bir masal anlatabilirim sanırım. En çok hikayesi olan değil belki ama; bana bütün bunları yazdıran... Kime gülümsediğim önemli, evet. Bazen gezinirken fotoğraflar arasında, artık sonunu bildiğin hikayelerin "o an sonunu bilemediğin" gülümsemeleriyle karşılabiliyorsun. Gülümsediklerin çoktan hayatından kaybolmuş ve seni gülümsetmekten vazgeçmiş oluyor mesela...
Fotoğrafları toplayıp saklamak kolay da, nereye saklayabilirsin ki bir fotoğrafın kalbini taşlaştıran anısını?
Öylesine tebessüm edilmemiş olanlar, doğal olanlar, aniden çekilmiş olanlar, hani seslenmişlerdir bakmışsındır, flaş patlamıştır. Ya da poz vermeye çalışıyorsundur, çekilenleri beğenmeden tekrar tekrar... Beklenmeyen bir cümleyle güldürürler seni, flaş patlar yeniden...En çok anısı olanlar hayatınıza iz bırakmış bir gün içinde çekilenler olabilir. Kimileri de alıp zamanın derinliklerine sürükler kendiliğinden.
Aslında bahsettiğim bir zaman tüneline sürükleyenler değil, tek bir cümleyi anımsatanlar mesela, bir günü, tek bir kişiyi... Ya da kendime baktığımda bana anlattıkları...
Kime gülümsediğin kadar "niye gülümsediğin" de önemli.
Fotoğraflara baktım bugün. Geçmişimi gözden geçirdim bunun diğer bir anlamı.
Yazmanın zamanın kör kuyusundan bir şeyleri kurtarmak, geçmişini biriktirmek olduğuna inanırım hep. Unutulmaya mahkum etmekten kurtarırsın geçmişini çünkü. Fotoğraflar için de aynı şeyi düşünüyorum şu anda. Zihnin sana ayak uydurmaya devam ettikçe, fotoğrafların zamanın hoyratlığından kurtardıkları hiçbir şeyle ölçülemez ki. Hala hatırlayabiliyorsan eğer.
***
Anlattığı hikayeyle büyülenmiyorum. Anlattığı hikaye canımı acıtıyor. Ona bakarak mutsuz sonlu bir masal anlatabilirim sanırım. En çok hikayesi olan değil belki ama; bana bütün bunları yazdıran... Kime gülümsediğim önemli, evet. Bazen gezinirken fotoğraflar arasında, artık sonunu bildiğin hikayelerin "o an sonunu bilemediğin" gülümsemeleriyle karşılabiliyorsun. Gülümsediklerin çoktan hayatından kaybolmuş ve seni gülümsetmekten vazgeçmiş oluyor mesela...
Fotoğrafları toplayıp saklamak kolay da, nereye saklayabilirsin ki bir fotoğrafın kalbini taşlaştıran anısını?
14 Ağustos 2010 Cumartesi
değişmeyen
"Kördüğüm bu bırak ben kendim çözebilirim, yenilmiyorum hayır, sadece susuyorum, cümlelerim eskiyor..."
Defterimi karıştırırken tarihi birkaç yıl öncesine ait bir yazının başında rastladım, düşündüm hangi şarkının sözleriydi bunlar, dilimin ucundaydı ama... :)
Buldum sonra.
Büyüsen de, zaman hızla geçse de şarkılar anlamlarını yitirmiyor belki de.
Bundan çok daha güzelleri var eminim, acaba neydi o zaman bana bunu söyleten? Eskimiş cümlelerimin arasında onu aradım...
Buldum sonra.
Defterimi karıştırırken tarihi birkaç yıl öncesine ait bir yazının başında rastladım, düşündüm hangi şarkının sözleriydi bunlar, dilimin ucundaydı ama... :)
Buldum sonra.
Büyüsen de, zaman hızla geçse de şarkılar anlamlarını yitirmiyor belki de.
Bundan çok daha güzelleri var eminim, acaba neydi o zaman bana bunu söyleten? Eskimiş cümlelerimin arasında onu aradım...
Buldum sonra.
6 Ağustos 2010 Cuma
yaz bitecek...
Bu yaz da böyle işte...
Yeni şehirler, yeni yerler... Bol şarkılı, önce çok yağmurlu sonra çok sıcak...
Bazen erteleyerek yaşadığımı düşünüyorum, ertelediklerim sabırla beklenenleri hayatımın.
31 Temmuz 2010 Cumartesi
Kaydol:
Yorumlar
(
Atom
)