Öylesine tebessüm edilmemiş olanlar, doğal olanlar, aniden çekilmiş olanlar, hani seslenmişlerdir bakmışsındır, flaş patlamıştır. Ya da poz vermeye çalışıyorsundur, çekilenleri beğenmeden tekrar tekrar... Beklenmeyen bir cümleyle güldürürler seni, flaş patlar yeniden...En çok anısı olanlar hayatınıza iz bırakmış bir gün içinde çekilenler olabilir. Kimileri de alıp zamanın derinliklerine sürükler kendiliğinden.
Aslında bahsettiğim bir zaman tüneline sürükleyenler değil, tek bir cümleyi anımsatanlar mesela, bir günü, tek bir kişiyi... Ya da kendime baktığımda bana anlattıkları...
Kime gülümsediğin kadar "niye gülümsediğin" de önemli.
Fotoğraflara baktım bugün. Geçmişimi gözden geçirdim bunun diğer bir anlamı.
Yazmanın zamanın kör kuyusundan bir şeyleri kurtarmak, geçmişini biriktirmek olduğuna inanırım hep. Unutulmaya mahkum etmekten kurtarırsın geçmişini çünkü. Fotoğraflar için de aynı şeyi düşünüyorum şu anda. Zihnin sana ayak uydurmaya devam ettikçe, fotoğrafların zamanın hoyratlığından kurtardıkları hiçbir şeyle ölçülemez ki. Hala hatırlayabiliyorsan eğer.
***
Anlattığı hikayeyle büyülenmiyorum. Anlattığı hikaye canımı acıtıyor. Ona bakarak mutsuz sonlu bir masal anlatabilirim sanırım. En çok hikayesi olan değil belki ama; bana bütün bunları yazdıran... Kime gülümsediğim önemli, evet. Bazen gezinirken fotoğraflar arasında, artık sonunu bildiğin hikayelerin "o an sonunu bilemediğin" gülümsemeleriyle karşılabiliyorsun. Gülümsediklerin çoktan hayatından kaybolmuş ve seni gülümsetmekten vazgeçmiş oluyor mesela...
Fotoğrafları toplayıp saklamak kolay da, nereye saklayabilirsin ki bir fotoğrafın kalbini taşlaştıran anısını?
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder